Kekemelik Nedir?

Kekemelik, konuşmanın akışını ve pürüzsüzlüğünü bozan, tekrarlar, bloklar (tutulmalar), uzatmalar, uygun olmayan yerde durmalar, duraklamalar ve eklemelerle karakterize bir konuşma bozukluğu olup, dil ve konuşma bozukluklarının en yaygın görülen türlerinden biridir (Nouri ve ark., 2012)

Amerikan Psikiyatri Birliğinin hazırladığı Tanı Ölçütleri Başvuru Kitabı olan DSM-V’te kekemelik çocukluk ve yetişkinlik başlangıçlı olarak ikiye ayrılmıştır. Gelişimsel kekemeliği tanımlayan, DSM-V Çocukluk Çağı Başlangıçlı Akıcılık Bozukluğu tanı kriterleri (315.35 [F80.81]) şöyledir:

Konuşmanın normal akıcılığında ve zaman örüntüsünde, bireyin yaşı ve dil becerileri için uygun olmayan ve zaman içinde devam eden bozulmalar söz konusudur ve aşağıdakilerden birinin (veya daha fazlasının) sık ve belirgin bir şekilde ortaya çıkmasıyla karakterizedir:

  1. Ses ve hece tekrarları,
  2. Ünlü seslerin yanı sıra ünsüz seslerin de uzatılması,
  3. Tamamlanmamış sözcükler (örn. sözcük içinde duraklama)
  4. İşitilebilir ya da sessiz bloklar (konuşmada doldurulmuş ya da boş duraksamalar)
  5. Dolaylı söylemler (zorlanılan sözcüklerden kaçınmak için sözcük değiştirme)
  6. Aşırı fiziksel gerilimle üretilen sözcükler
  7. Tek heceli tam sözcük tekrarları (örn. “Ben-ben-ben-ben onu gördüm”).

Bozulmalar, konuşmayla ilgili kaygıya; etkili iletişim kurmada, sosyal katılımda, akademik veya mesleki performansta tek başına veya herhangi bir kombinasyon halinde kısıtlılıklara neden olur.

Semptomların başlangıcı erken gelişim dönemindedir. (Not: Geç başlangıçlı vakalar 307.0 [F98.5] yetişkinlik başlangıçlı akıcılık bozukluğu olarak tanımlanmaktadır.)

Bozulmalar; bir konuşma-motor ya da duyusal eksikliğe, nörolojik hasarla ilişkili akıcısızlığa (inme, tümör, travma vb.) ya da başka bir medikal duruma atfedilemez ve başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.

  • Konuşmada Akıcılık Bozuklukları

Kekemelik ve hızlı-bozuk konuşma, akıcılık bozuklukları kategorisinde yer alır. Kekemelik, gelişimsel ve edinilmiş olmak üzere ikiye ayrılır. Edinilmiş kekemelik, kendi içerisinde psikojenik ve nörojenik olarak ayrılır ve edinilmiş kekemeliğin görülme sıklığı gelişimsel kekemeliğe göre çok azdır (Van Borsel ve Taillieu, 2001).

  • Kekemelik Hakkında Genel Bilgiler

Kekemelik, dünyanın her yerinde, tüm kültürlerde ve ırklarda bulunur. Mesleği, zekayı ve geliri ayırt etmemekle birlikte, her iki cinsiyeti ve çocuklardan yaşlılara kadar her yaştan insanı etkiler. 4000 yıldan daha önce Çin, Mısır ve Mezopotamya kültürlerinde var olduğuna dair kanıtlar vardır (Guitar, 2014).

  • Kekemeliğin Belirgin Özellikleri

4.1) Çekirdek davranışlar:

Çekirdek davranışlar, kekemeliğin temel konuşma davranışlarını ifade etmektedir. Bunlar, tekrar, uzatma ve bloklardır. Bu davranışlar kekemeliği olan bireylerin kontrolü dışındadır ve istemsiz olarak meydana gelirler.

Tekrarlar, tipik olarak gelişen ilk çekirdek davranıştır. Bunlar basitçe birkaç kez tekrarlanan ses, hece veya tek heceli kelimelerdir. Konuşmacı bir sese “takılmış” görünür ve sonraki ses üretilinceye kadar tekrarlamaya devam eder. Uzun süredir kekemeliği olmayan çocuklarda tek heceli ve kısmi sözcük tekrarları, çok heceli sözcük tekrarlarından çok daha yaygındır. Dahası, kekeleyen çocuklar sıklıkla bir sözcüğü ya da heceyi iki defadan fazla tekrarlarlar, bu-bu-bu-bu-bunun gibi.

Ses uzatmaları, tekrarlardan biraz daha sonra gelişebilir. Uzatmada, ses ve hava akımı devam eder, ancak bir veya daha fazla artikülatörün hareketi durur (Guitar, 2014). Bloklar, genellikle kekemelik gelişiminde gözlemlenecek en son çekirdek davranıştır ve neredeyse her zaman dinleyiciler tarafından anormal bir akıcısızlık türü olarak algılanır (Stein-Rubin ve Fabus, 2011). Bloklar, kişi ses ve hava akışını ve çoğu zaman artikülatörlerinin hareketlerini uygun olmayan şekilde durdurduğunda meydana gelir ve konuşma üretim mekanizmasının herhangi bir seviyesini (solunum, laringeal veya artikülasyon) ilgilendirebilir (Guitar, 2014).

4.2) İkincil davranışlar:

Kekemeliği olan bireyler kekelemekten hoşlanmazlar. İkincil davranışları, çekirdek davranışları çabuk bitirme veya çekirdek davranışlardan kaçınma çabalarından dolayı öğrenirler ve bu davranışlar kekemeliği daha görünür kılmaktadır (Guitar, 2014). Özellikle okul çağı ve yetişkinlik yıllarında kekelemeye devam eden bireyler, genellikle yüz buruşturma, göz kırpma, çene ve boyun gerginliği, azalmış göz teması, el vurma veya diğer yabancı beden hareketleri geliştirirler (Riva-Posse ve ark. 2008; Perez ve Stoeckle, 2016).

Bu ikincil davranışlar genel olarak iki kategoriye ayrılabilir. İlk kategori, konuşmacı kekelediğinde kekemelikten kurtulmaya ve sözcüğü bitirmeye çalışırken sergilediği “kaçma davranışı”dır. Örneğin; göz kırpma, kafa sallama veya ses eklemeleri. İkinci kategori, bir konuşmacı kekeleyeceğini sezdiğinde ve sözcük değiştirmeyi, duraklamayı veya göz kırpmayı kullanarak kekemelikten uzak durmaya çalıştığında meydana gelen “kaçınma davranışı”dır.

İkincil davranışlar kekemeliği olan bireylerin konuşma ortaklarıyla açık ve verimli iletişim kurma becerisini etkiler. Birçok durumda, özellikle ilk başta kaçınma davranışları kekemeliğin ortaya çıkmasını önleyebilir ve kekemeliğin ortaya çıkması korkusu konusunda yüksek derecede duygusal bir rahatlama sağlayabilir. Ancak, çok geçmeden bu kaçınma davranışları değişime dirençli olan güçlü alışkanlıklar haline gelir (Guitar, 2014).

4.3) Duygular ve tutum:

Bir insanın duyguları, konuşma davranışları kadar kekemeliğinin bir parçası olabilir. Tıpkı kekemeliğin duygular oluşturabileceği gibi, duygular da kekemeliği artırabilir. Başlangıçta, bir çocuğun olumlu heyecan duyguları ya da olumsuz korku duyguları fark edilmesi zor olan tekrarlarla sonuçlanabilir. Sonra, çocuk daha sıklıkla kekelerken söylemek istediğini, hatta kendi ismini bile, diğerleri kadar pürüzsüz ve hızlı bir şekilde söyleyemediği için hayal kırıklığı yaşayabilir veya utanabilir. Hayal kırıklığı ve utanç gibi duygular, çabayı ve gerginliği artırdığı ve akıcı konuşmayı engellediği için konuşmayı zorlaştırır. Kekemelikten kaynaklanan duygular sadece hayal kırıklığı ve utanç değil, aynı zamanda tekrar kekelemekten korkma, kendine yardım edememe konusunda suçluluk ve hatta dinleyicilere karşı düşmanlık hissetme dahi olabilir (Guitar, 2014).

Kekemeliği olan ergen ve yetişkinler genellikle kendileri hakkında yıllardır yaşadıkları kekemelik deneyimlerinden kaynaklanan olumsuz tutumlara sahiptir (Blood ve ark., 2001). Rahatsız ya da gergin olduğunu düşündüğüne inanan bir kişi, tutumlarını sık sık dinleyicilere yansıtır. Bununla birlikte, bazen dinleyiciler doğrudan kişinin tutumuna katkıda bulunabilir. Araştırmalar çoğu insanın, hatta dil ve konuşma terapistlerinin bile kekemeliği olan bireyleri gergin, güvensiz ve korkulu olarak basmakalıplaştırdıklarını göstermiştir (Turnbaugh ve ark., 1979). Bu tür dinleyici basmakalıpları, kekemeliği olan bireylerin kendilerini görme biçimini etkileyebilir ve danışanın kendisi hakkındaki olumsuz tutumlarını değiştirmek terapinin ana odağı olabilir (Guitar, 2014).

  • Kekemeliğin Başlangıcı ve Gelişimi

Kekemeliğin okul öncesi yıllarda başlaması daha muhtemeldir. Genel olarak kekemeliğin başlangıç yaşı 2 ile 4 arasında değişmektedir (Mawson ve ark., 2016) ve kekemelik çocuklar karmaşık ifadeler üretmeye başladıkları zaman çabasız hece, kelime ve cümle tekrarlarıyla ortaya çıkmaktadır (Sharp ve Hillenbrand, 2008). 10-12 yaşa kadar doğal, yardımsız iyileşme oranı yaklaşık %75’tir (Abou Ella ve ark., 2015).

Guitar, kekemeliğin kronikleşmesinde etkili olabilecek risk faktörlerini şöyle sıralamıştır; pozitif aile öyküsü, erkek cinsiyet, 3.5 yaştan sonra başlangıç, kekemeliğin başlangıcından sonraki bir yıl boyunca sıklık ve şiddette azalma olmaması ve bir yıldan uzun süredir devam ediyor olması, tekrarların hızlı ve 3’ten fazla olması, devam eden ses uzatmaları ve blokların varlığı ve eşlik eden dil ve konuşma bozukluğunun olması (Guitar, 2014).

  • Kekemeliğin Görülme Sıklığı ve Yaygınlığı

Görülme sıklığı, belirli bir yerde ve belirli bir zaman aralığında belirli bir grup insandaki yeni bozukluk/hastalık vakalarını temsil eder; yaygınlık ise, belirli bir yerde ve belirli bir zamanda bir bozukluğa/hastalığa sahip olan insanların sayısını ifade eder (Ward, 2013).

Dünyada 72 milyon insanın aktif kekemelik sergilediği tahmin edilmektedir (https). Çocukluk çağında kekemeliğin genel yaygınlığı %5’tir ancak yetişkinlikte bu oran %1’e düşer (Craig ve ark. 2002; Felsenfeld, 2002). Yaygınlıktaki düşüş ergenlikten önce iyileşen çocuk sayısını yansıtmaktadır. Felsenfeld, yaşam boyu kekemeliğin görülme sıklığını %0,5–1’lik yaygınlık ile karşılaştırıldığında %4-5 olarak tahmin etmiştir (Felsenfeld, 2002). Bu doğal iyileşme, görülme sıklığı ve yaygınlık oranları arasındaki tutarsızlığı açıklamaktadır.

Küçük çocuklarda kekemeliğin genel olarak erkek-kız oranı 2,4:1’dir (Guitar, 2014). Etkilenen çocukların %80’i, özellikle kız çocukları, bir-iki yıl içinde iyileştiği için, daha büyük yaşlarda erkek-kız oranı 4:1 olmaktadır (Büchel ve Sommer, 2004).

Genel olarak, kekemeliğin toplumda yaklaşık olarak %1 yaygınlık ve %5 sıklıkta olduğu söylenebilir (Guitar, 2014). Ülkemizde de kekemeliğin görülme sıklığı ve yaygınlığına dair yapılan sınırlı sayıdaki araştırmada da benzer bulgulara ulaşılmıştır (Özdemir, 2010).

  • Kekemeliğin Nedenleri

Günümüzde kekemeliğin nedeni hala bilinmemektedir ve birleştirici bir hipotez de yoktur (Mawson ve ark., 2016). Kekemelikle ilgilenen araştırmacıların çoğu, kekemeliğin tek faktörlü bir teori ile açıklanamayacağı konusunda hemfikirdir. (Smith ve Weber, 2017). Kekemeliğin konuşma gelişiminde erken başlaması ve genetik bileşeni nedeniyle, önceden belirlenmiş nöroanatomik veya nörofizyolojik ayrımların bir bireyin bozukluğa yatkınlığını artırdığı öne sürülmüştür (Beal ve ark., 2013). Kekemeliğe nörofizyolojik açıdan yatkın olan veya doğal eğilimle doğan çocuklarda birçok faktör tek başına ya da farklı kombinasyonlar halinde kekemelik için zemin oluşturabilmektedir (Guitar, 2014).

Kaynakça

Nouri N, Nouri N, Abdali H, Shafie M, Karimi H. Stuttering: Genetic updates and a case report. Advanced biomedical research. 1, 2012.

American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical Manual Of Mental Disorders, Fifth Edition. p. 45-46, Arlington, VA, 2013.

Van Borsel J, Taillieu C. Neurogenic stuttering versus developmental stuttering: An observer judgement study. Journal of Communication Disorders. 34(5); 385-395, 2001.

Guitar B. Stuttering: An integrated approach to its nature and treatment. p. 16-37, 4th ed. Lippincott Williams & Wilkins, 2014.

Stein-Rubin C, Fabus R. A guide to clinical assessment and professional report writing in speech-language pathology. p. 350, Nelson Education, 2011.

Riva-Posse P, Busto-Marolt L, Schteinschnaider Á, Martinez-Echenique L, Cammarota Á, Merello M. Phenomenology of abnormal movements in stuttering. Parkinsonism & related disorders. 14(5); 415-419, 2008.

Perez HR, & Stoeckle JH. Stuttering: clinical and research update. Canadian family physician. 62(6); 479-484, 2016.

Blood GW, Blood IM, Tellis G, Gabel R. Communication apprehension and selfperceived communication competence in adolescents who stutter. Journal of Fluency Disorders. 26(3); 161-178, 2001.

Turnbaugh KR, Guitar BE, Hoffman PR. Speech clinicians’ attribution of personality traits as a function of stuttering severity. Journal of Speech, Language, and Hearing Research. 22(1); 37-45, 1979.

Mawson AR, Radford NT, Jacob B. Toward a theory of stuttering. European neurology. 76(5-6); 244-251, 2016.

Sharp HM, Hillenbrand K. Speech and language development and disorders in children. Pediatric Clinics of North America. 55(5); 1159-1173, 2008.

Abou Ella M., Saleh M, Habil I, El Sawy M, El Assal L. Prevalence of stuttering in primary school children in Cairo-Egypt. International journal of speech-language pathology. 17(4); 367-372, 2015.

Ward MM. Estimating disease prevalence and incidence using administrative data: some assembly required, 2013.

https://www.stutteringhelp.org/future-research, Erişim tarihi: 7 Haziran 2020.

Craig A, Hancock K, Tran Y, Craig M, Peters K. Epidemiology of stuttering in the community across the entire life span. Journal of Speech, Language, and Hearing Research. 2002.

Felsenfeld S. Finding susceptibility genes for developmental disorders of speech: the long and winding road. Journal of Communication Disorders. 35(4); 329-345, 2002.

Büchel C, Sommer M. What causes stuttering?. PLoS biology. 2(2); e46, 2004.

Özdemir RS. Kekemeliğe dair kamuoyu tutumunun ölçülmesi. Anadolu Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Eskişehir, 2010.

Smith A, Weber C. How stuttering develops: The multifactorial dynamic pathways theory. Journal of Speech, Language, and Hearing Research. 60(9); 2483-2505, 2017.

Beal DS, Gracco VL, Brettschneider J, Kroll RM, Luc F. A voxel-based morphometry (VBM) analysis of regional grey and white matter volume abnormalities within the speech production network of children who stutter. Cortex. 49(8); 21512161, 2013.