Basın Bülteni
Nörolojik, genetik faktörlerin etkili olduğu, konuşmada meydana gelen akıcılık bozukluğu olarak nitelendirilen kekemelik, bilimsel araştırmalara göre toplumun %1’inin sahip olduğu bir engel. Toplumun önemli bir kısmını oluşturan kekemeliği olan bireyler hakkında Türkiye’de sivil toplum alanında şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı araştırmanın sonuçları açıklandı. Kekemeler Derneği’nin Nisan-Haziran ayları arasında gerçekleştirdiği ve Türkiye’nin 41 farklı şehrinden, 190 kekemeliği olan bireyin katılım gösterdiği araştırma, kekemelik ve yarattığı sorunlar hakkında ilginç veriler sunuyor. Kekemeler Derneği başkanı F. Özüm Kipel bu çalışmanın Türkiye’de kekemeliği olan bireyler, terapistler, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tüm diğer aktörler açısından güncel bir çalışma olduğunu ve akademide, sosyal çalışmalarda, STK’larda yararlanılacak bir kaynak hâline geleceğini belirtiyor.
KEKEMELİĞİ OLAN BİREYLERİN YARISINDAN FAZLASI KEKEMELİĞİNİ ŞİDDETLİ OLARAK GÖRÜYOR
Çalışmanın yürütücülerinden Ozan Altıntaş, yapılan kapsamlı araştırmanın sonuçları incelendiğinde, çeşitli ülkelerde yapılmış ve yayınlanmış birçok bilimsel makaleyle paralellik gösterdiğini belirtiyor: “Kekemeliğin erkeklerde kadınlara göre 4 kat daha fazla görülmesi ve kekemeliği olan bireylerin %60’ının akrabalarında bir konuşma bozukluğuna rastlanıyor oluşu; geçmişteki araştırmalarla bilim dünyasına sunulmuş gerçekler. Bu doğrultuda, sonuçlarda kekemeliği olan bireylerin %20’sinin kadın olduğunu ve %60’ının akrabalarında bir konuşma bozukluğu bulunduğunu görebiliyoruz.”
Araştırmaya göre, Türkiye’de yaşayan kekemeliği olan bireylerin yüzde 64’ü kekemeliklerini ortanın üstü şiddette veya çok şiddetli olarak görüyor. Kekemelik şiddetiyle bağlantılı olarak kekemeliği olan bireylerin %67’si aile veya yakın arkadaşları yanında kekelediklerinde negatif duygular hissederken iş veya okul arkadaşlarının yanında kekelediklerinde ise %87’si negatif duygular hissediyor.
SOSYAL ORTAMLARDA KONUŞMAKTAN KAÇIYORLAR
Kekemeliği olan bireylerin %93’ü kekeleme olasılığı nedeniyle konuşmaktan kaçıyor ve susuyor. %97’si ise başka sözcükler aramak, cümleleri değiştirmek veya cümleleri yarıda bırakmak gibi yöntemlere başvuruyor. Kekemeliği olan bireylerin %97’si gibi büyük bir çoğunluğu kekemeliklerinden dolayı utanç / kendini rezil olmuş hissetme / kendini değersiz görme / negatif değerlendirilme korkusu gibi duygular hissediyor. Kekemeliği olan bireylerin yaklaşık %50’si hayatlarının herhangi bir döneminde kekemelikleri veya onun yol açtığı sebepler nedeniyle hayatlarına son vermeyi düşünüyor.
KEKEMELİĞİ OLAN BİREYLER YARDIM ALDIKLARI KİŞİNİN GERÇEK BİR DİL VE KONUŞMA TERAPİSTİ OLUP OLMADIĞINI BİLMİYOR
Çalışmada kekemeliği olan bireylerin, kekemelikleri için kimden yardım aldıkları sorulduğunda din adamlarından doktorlara kadar geniş bir aralıkta cevap gelse de en çok yardım alınan meslek grubunun %70 ile dil ve konuşma terapistleri olduğu görülüyor. Fakat sonrasında ‘Uzmanlığı/diploması olan dil ve konuşma terapisi alanından bir uzmandan yardım aldınız mı?’ şeklinde ayrı bir soru yöneltildiğinde bu oran %40’lara kadar düşüyor. Çalışmanın yürütücülerinden Altıntaş bu sonuçları şu şekilde yorumluyor: “ Kekemeliği olan bireyler yıllardır kekemeliklerini iyileştireceklerini vaat eden sözde terapi uygulayan, hiçbir uzmanlığı olmayan kişilere paralar verdi. Onlarcasını otobüs duraklarında “15 günde kekemeliğe son” gibi ilanlarda görebilirsiniz ve ilginç olan şu ki bu melodik konuşma tekniğini bir mucize gibi anlatan, bilime aykırı bir şekilde kekemeliğe %100 son vereceğini iddia eden şarlatanlara inanmakla kalmadık, kendilerini terapist olarak bile görmeye başladık. Bu sayılar bunun çok açık bir sonucu.”
Katılımcılara “15 Günde Kekemeliğe Son” gibi sloganları bulunan ve bir dönem oldukça fazla sayıda açılan merkezlere gidip gitmediği sorulduğunda, kekemeliği olan bireylerin %53’ünün bu merkezlere gittiği anlaşılıyor. Ayrıca bu merkezlere giden bireylere kekemelik durumları sorulduğunda %55’i akıcılaştığını fakat bir süre sonra eski konuşmasına geri döndüğünü belirtirken, %21’i kekemeliklerinin eskisinden daha kötü duruma geldiğini belirtiyor. Bu merkezlere giden kekemeliği olan bireylerin %70’inin 1000 Lira ve üstünde bir ücreti bu merkezlere ödediği anlaşılıyor.
DİL VE KONUŞMA TERAPİSİ ÜCRETLERİ ÇOK FAZLA
Kekemeliği olan bireylerin büyük bir çoğunluğu terapi ücretlerini makul düzeyin çok üzerinde görürken, bireyler ayrıca bu özel terapilerin tamamının devlet tarafından sağlık sigortası kapsamında karşılanmamasından rahatsız olduklarını belirtiyorlar. Ayrıca %90’u en temel haklardan olan sağlığa ulaşım hakkı ile kekemelik terapilerinin devlet tarafından karşılanması gerektiğini düşünüyor. Araştırma sonuçlarına bakıldığında kendilerinin alt gelir seviyesinde olduğunu belirten kekemeliği olan bireylerin sadece %33’ü bu terapilere ulaşabilirken, orta-alt gelir seviyesinde olanların %41’i, orta gelir seviyesinde olanların %53’ü, orta-üst gelir seviyesinde olanların %84’ü ve üst gelir seviyesinde olanların tamamı bu terapilere ulaşabiliyor. Araştırmaya göre Türkiye’de yaşayan kekemeliği olan bireylerin %87’si orta ve altındaki gelir seviyelerinde bulunmakta.
KEKEMELİĞİ OLAN BİREYLERİN %73’Ü KEKEMELİKLERİ NEDENİYLE AYRIMCILIĞA UĞRUYOR, %84’Ü AKRAN ZORBALIĞINA MARUZ KALIYOR
Kekemeliği olan bireylerin %73 günlük hayatta ayrımcılığa uğruyor ve %84’ü akran zorbalığına maruz kalıyor. Kekemeliği olan bireyler en çok ayrımcılığa uğradıkları alanları lise ve üniversite gibi eğitim kurumları ve iş arama/mülakat süreçleri olduğunu belirtiyor. Katılımcıların %89’u kekemeliği olan bireylerin iş bulmasının kolaylaştırılması gerektiğini düşünüyor. Katılımcılardan uğradıkları ayrımcılıkları anlatmaları istendiğinde gelen yanıtlardan bazıları şu şekilde;
“Üniversitedeki hocam bana kekelememem gerektiğini söyledi, bu yaşına kadar konuşmayı öğrenememişşin dedi.”
“Çok ağır bir kekemeliğim var, bir cümleyi çıkarmam dakikalarımı alabiliyor ve buna rağmen üniversitede sunum yapmayı zorunlu tutan hocalarım var.”
“Hem kekeme hem parmak kaldırıyor diye ilkokul öğretmenim azarlamıştı. Sonraki okul hayatımda bildiğim halde parmak kaldırmadım. Öğretmen kaldırdığında “Bilmiyorum” dedim. 25 yaşıma kadar aşırı kekemeydim, adımı dahi söyleyemezdim, sonra zamanla azaldı.”
“İş görüşmesinde kekemeyseniz 3 te biten bir maça 2-0 yenik başlarsınız. Eğer 3 gol birden atacak kadar yeteneğiniz var ise işe kabul edilirsiniz. Direkt olarak sen kekemesin, seni işe almıyoruz gibi bir cümle ile karşılaşmadım ama karşımdaki insanın garip bakışlarının bunu yansıttığı oldu. Konuşmama değil yeteneklerime odaklandım ve şu anda iyi bir iş ve mesleki yeterliliğe sahibim. Ama gerçek şu ki benim bilgi birikimime sahip olmayıp da yetenekli bir çeneye sahip olan kişi benden daha yetenekli olarak gösterebilir kendini. Devlet dairelerinde de bu sorunu yaşadım. Eğer ki işi başından aşkın bir insana derdimi anlatacaksam kesinlikle çok negatif hareketler ile karşılaşıyorum.”
KEKEMELİĞİ OLAN BİREYLER KEKELEDİKLERİ KELİME VEYA CÜMLENİN TAMAMLANMASINDAN RAHATSIZ
Kekemeliği olan bireyler toplumun kekemelik hakkında çok az şey bildiği ve kekemeliği olan bir bireyle karşılaştıklarında genelde doğru davranılmadığı görüşünde. Katılımcılara göre toplumda kendilerine karşı en sık gördükleri yanlış davranışlar; kekeledikleri kelime veya cümlenin tamamlanması, “Sakin ol”, “Yavaş konuş” gibi telkinlerde bulunulması, göz temasının kesilmesi ve konuşmanın hızlıca bitirilmesi isteği.
Çalışmanın yürütücülerinden Altıntaş, son olarak kekemeliği olan bireylere şunları söylüyor; “Kekemeliği olan bireyler olarak önce kendimizi bilinçlendirmeliyiz ve haklarımızı savunur konuma gelmeliyiz. Ergenlik çağı sonrasında kekemeliğin az ya da çok kontrol altına alınabileceğini fakat “kekemeliği sıfırlamak” gibi bir kavramdan söz edilemeyeceğini iyice anlamamız gerekiyor. Kekemeliğinizi tamamen ortadan kaldıracağını vaat eden kişilerden kesinlikle uzak durmalısınız. Terapi aldığımız kişilerin uzmanlığını sorgulamak en doğal hakkımız. Bunu yapmadan ve geçmişteki danışanlarıyla konuşmadan terapi almamalıyız. Ayrıca kaliteli bir terapinin sadece dört duvar arasında olamayacağını ve terapistin nasıl bir terapi yolu izlediğini de en başında sorgulamalıyız. Biz bilinçlendikçe toplum da bilinçlenecek ve elde etmek istediğimiz haklarımızı alacağız. %40 oranına ulaşamadığımız için engelli sayılmıyoruz fakat hayatın birçok alanında ayrımcılığa uğruyoruz. Kekemelik, yaşadıklarımızı bilemeyen ve hayatımıza hiçbir şekilde yardımcı olmayan engel oranları üzerinden bizi değerlendiren uzmanların söyledikleriyle sınırlı değildir. Yapmamız gereken en temel şey kekemeliğimizi kabullenmek, saklamamak ve sahip olduklarımızın kekemeliğimizden çok daha fazlası olduğunu görmek.”
*Bu basın bülteni içeriği değiştirilmeden, yazılı cümlelere farklı anlamlar yüklenmeden özgürce kullanılabilir, paylaşılabilir.
56 sayfalık ayrıntılı rapor aşağıdan okunabilir:
Araştırma raporunu bu bağlantıya tıklayarak bilgisayarınıza ya da diğer cihazlarınıza PDF formatında indirebilirsiniz.
Kekemeler Dernegi Sonuc Raporu_Haziran2018